GÜLMİSAL GÜRSOY
ZİHNİ KİTAP:

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, sislerin ardında, kaf dağının diyârında sevimli bir kız çocuğu  yaşarmış. Bu kız çocuğu, annesinin babasının tek evladıymış. Zekiymiş, çalışkanmış, güzelmiş. Söyleneni hiç unutmaz, hep aklında tutarmış. Bu sebeple bu kızın zihni, sanki bir kitap diye düşünenler çok çıkmış. Böyle olunca da ona,   ‘Zihni Kitap’ adı takılmış. Sadece annesi babası değil, onu tanıdık tanımadık herkes  çok sevmiş.  Kelebeklerle kırda bayırda koşup oynarken, çiçeklerle konuşup hayvanlarla oynaşırken, ödevlerini yaparken Zihni Kitap hep neşe doluymuş. Kimseyi kırmaz, üzmez, arkadaşlarıyla iyi geçinir, akıllılığıyla dikkat çekip etrafına hep mutluluk saçarmış. Fakat bir gün bakın başına ne işler gelmiş:..

YEPELEK:

...Zavallıcık yatağında şöyle bir doğruldu. Güçlükle de olsa  “Yok” dedi. “Sen kapını açık koysan bile senin evine hırsız girmez, giremez.” Komşular bu söz üzerine gülüştü.  Onlar da “Kim cesaret eder ki böyle sevilen, sayılan birine zarar vermeye.” diyip eğleşti.  Fakat kim ne derse desin, hırsız girmişti o eve. Talan etmekteydi yavaş yavaş her yeri ince ince...

NE DEDİN?:

...Kadınlarımız iyi yetişmiş olsa, bu memleketin evlatlarını da daha iyi yetiştiriyor olabilir mi! Bu işi bir çözüme kavuşturmak lazım. Var git ülkenin en saf, en aptal hatta en budala, en ahmak adamını bul getir. Kızım onunla başa çıkabileceğine inanır ve onunla evlenmeyi kabul ederse, yuvasına huzuru mutluluğu getirirse o zaman ben de ülkenin sefaletten kurtuluşunda kadınların önemine inanır ve bu konuda ne mümkünse yaparım. Fakat kızım bu işe yanaşmaz kaçarsa, o zaman da kızımın, tıpkı diğer kadınların yaptığı gibi boş konuştuğunu anlar, ülkenin menfaati için başka bir selamet kapısı bulmaya çalışırım.”...

CİMRİ:

...Adam kalkmış kahveye varmış. Tam birini ziyafete davet edecek “Yok yok” demiş buna söylemem.  “Alim Allah gelir de benim güçlükle aldığım pirinci bitiriverir”. Cimri adam sonra bir başka tanıdığını görmüş onu da son anda davet etmekten vazgeçmiş. “Yok yok” demiş.  Ona da söylemem. Alim Allah o da gelir falan, eti yer sonra bize bir şey kalmaz.” Böyle diye diye akşam olmuş, adam evine dönmüş. Hanım sormuş: “Arkadaşlarını, dostlarını davet ettin değil mi bey” demiş. Adam mırın kırın edince kadın durumda bir gariplik olduğunu anlamış ve biriktirdiği altınlarla nefis bir ziyafet hazırlayıp, eşin dostun, konunun komşunun yolunu tutmuş. “Bize buyurun, davetimize lütfen gelin” deyip durmuş.  Bunun üzerine eş dost yola koyulmuş...

.

TAVUK

..Ayşe Teyze yalanı ortaya çıkmasın diye nasıl komik duruma düştüğünü fark etti. Yalan, yalan söyleyeni ne de yoran ne de komik duruma düşüren bir şeydi. Ayşe Teyze “Ne varsa doğrulukta, dürüstlükte var.” dedi. Kızı tembel Fatma ise “çalışmak ne de güzelmiş” deyip silkelendi. Olan biten Beyzade’ye dürüstçe anlatıldı. Beyzade önce biraz kızdı ama sonra yatıştı. Tembel Fatma ile Beyzadesi yalandan uzak mutlu, huzurlu bir hayat sürüp güzel güzel çocuklar yetiştirdi bu arada da tembel Fatma güzel güzel dokumalar yaptı...

.
İLETİŞİM BİLGİLERİ:            Kadem Musiki ve Edebiyat Degisi       -     Türk Kültür ve Sanat Derneği -/ ...... YAZARA E POSTA GÖNDERİMİ.....
Sayfa Başı